Geleceğin iş dünyasını şekillendiren Gig-ekonomisinin gücünü ve esnek çalışma modelinin yükselişini keşfetmek bizlere neler kazandırır? Freelance iş fırsatlarının artan ilgisi ve esnek çalışma modellerinin geleceği nasıl şekillendirdiğini öğrenelim.
USERSPOTS BÜLTEN
Her ay tasarım ve teknoloji üzerine yeni stiller, dijital ürünler, projeleriniz için kaynaklar, tasarım ilhamları ve daha fazlasına sahip bülten.
Aramıza hoş geldin! Yeni bültenlerimiz de görüşmek üzere...
Oops! Something went wrong while submitting the form.
Günümüzün hızla değişen dünyasında, alışkanlıkların değişimi hayatımızı birçok açıdan şekillendirmeye devam ediyor. Örneğin, 2022 yılında ilk kez 'Nasıl iş bulurum?' sorusu, 'Nasıl iş kurarım?' sorusuyla kıyaslandığında daha az arandı. Artık Gig Ekonomi bu değişimin merkezinde yer alıyor. Bu değişimin nasıl geliştiğini sizler için inceledik!
Genişleyen Model: Gig-Economy
Modern zaman, bizlere durmadan yeni alışkanlıklar geliştirme veya gelişen yeni alışkanlıklara adapte olabilme hususunda meydan okuyor. Tüm bunlarla birlikte yeni yüzyılın en büyük değişimlerinden birini de COVID-19 pandemisinin getirdiği kesin.
Pandemi ile birlikte çok rastlamadığımız uzaktan çalışma modeli çok daha yaygın bir biçimde kullanılmaya başlandı. Bu çok da tanıdık olmayan süreç hem çalışanlar hem de işverenler tarafından belirli avantajları ve dezavantajları beraberinde getirdiyse de günümüzde artık oldukça yaygın bir biçimde tercih edilir hale geldi. Uzaktan çalışıyor olmanın iş sadakatini nasıl etkilediğine dair sayısız çalışma mevcut. Buna yeni kuşağın kendine has alışkanlıkları, pandemi sonrası sarsılan global finans da eklenince artık “yeni bir iş kurmak”, “yeni bir iş bulmak” düşüncesinin yerini almaya başladı.
Buraya kadar her şey aslında yaşantıyla da sabit ve tahmin edilebilir. Fakat bu yazıya başlığını veren Gig-Ekonomi modelinin oluşmasını incelemek için defter yapraklarını biraz daha karıştırmak gerekiyor.
Mahfi Eğilmez’e göre Gig-Ekonomi “daha çok hizmetler kesiminde, kişilerin belirli saatler arasında bir işyerinde çalışmak yerine uzaktan, bazen dijital ortamda esnek çalışma saatleri çerçevesinde üretime katılmasını sağlayan sistemin yarattığı ekonomik faaliyetler bütünü” olarak tanımlanıyor.
Yine hocanın dikkat çektiği noktadan hareketle aslında hem Türkiye’de hem de yurtdışında var olan bir ekonomik model olduğunu ve tanımının genişlemesiyle hacmininin de büyüdüğünü ifade etmek mümkün. Bir diğer deyişle Türkiye’de çalışan mevsimlik işçiler de aslında önceden bugüne gig-çalışanlar ancak artık daha büyük bir ekonomi haline gelen Gig-Ekonomi kapsamında çok farklı işler mevcut.
İstatistiklere Göz Atalım
Gig-Ekonomi modeli içerisinde değerlendirilebilecek gruplardan birisi freelance olarak çalışmayı tercih eden kişiler. Ekstra gelir elde etmek isteyenler veya tek bir işverenle ve sabit bir gelir çalışmayı istemeyenler tarafından sıkça tercih edilen modellerden biri olan freelancerlar, bugün global anlamda işgücünün neredeyse %47’lik bir oranını oluşturuyorlar.
Bilinen en büyük freelancer sitelerinden biri olan Upwork’te bugün 16 milyondan fazla kullanıcının bulunduğu biliniyor. Bu gruba danışmanlık veren kişiler, stratejistler vs. gibi üst düzey çalışanlar da eklendiği düşünüldüğünde Gig-Ekonominin hacmi daha tahmin edilebilir hale geliyor.
Amerika’da üst düzey çalışan olarak nitelendirilen çalışanların %51’inin bu şekilde çalıştığı biliniyor. Bu bağlamda 2023 yılının sonunda 455 milyon $ gibi bir hedefi de aşacağı tahmin edilen Gig-Ekonomi’nin büyümesi pek de sürpriz değil.
Gig-Ekonomi’nin Avantajları/Dezavantajları
“Ekonomiye Giriş” dersini görenlerin duyduğu ilk cümle ekonominin “bir insan topluluğunun ya da bir ülkenin, yaşayabilmek için üretme ve bunları bölüşme biçimlerinin ve bu eylemlerden doğan ilişkilerinin tümü.” şeklindeki tanımı.
Bu tanım tam da bu noktada oldukça önemli zira ekonominin beşeri tarafını oldukça net bir şekilde işaret ediyor. Gig-Ekonomi’nin bu kadar büyümüş olması çalışanların üretme ve bölüşme biçimlerinin de artık bu modeli tercih ettiğini anlatıyor olmalı.
Türkiye’de bu kapsamda değerlendirilmediği veya o kadar da yüksek sesle duyulmadığı için Gig-Ekonomi kavramına yabancı olanların sayısı daha fazla. Ancak deyim yerindeyse dört başı mamur bir ekonomi modeli olan Gig-Ekonomi’nin hayatlarımızda daha fazla yer tutacağını ve bunun bir “hippi” akımı olmadığını kabul ederek hem işveren hem de çalışanlara ne gibi avantajlar veya dezavantajlar getirdiğini incelemek gerekiyor.
Kurumsal Finans Enstitüsü (CFI), avantaj ve dezavantajları hem işveren hem de çalışan açısından değerlendiriyor. İşveren açısından Gig-Ekonomi’nin avantajlarına bakılacak olduğunda:
Genel anlamıyla Gig-Ekonomi kavramı bu şekilde. Tüm bunlarla birlikte bu ekonominin sacayaklarından biri olan kısa süreli işler/kontratların en çok tercih edildiği alanlardan birisi de tasarım. Tüm tasarım dünyasına dair istatistiklere ulaşmak kolay değil, ancak [bazı veriler] grafik tasarım dünyasının %90’ının freelance olarak çalıştığını öne sürüyor.
İşyükünün dağılımı konusunda çalışana büyük bir sorumluluğun düştüğü bu modellerde sürdürülebilir çalışma oldukça önemli. Bu noktada da artık daha sık duymaya başladığımız ve gelecekte duyacağımıza dair doneleri de gördüğümüz “Tasarım Girişimcisi” kavramını değerlendirmekte fayda var.
Gerçekçi ve İddialı: Tasarım Girişimcisi
Yukarıda bahsettiğimiz gelişen ve değişen alışkanlıklar, yine yazının başında sözünü ettiğimiz sorgulamanın da değişimini beraberinde getirdi. Evet, Gig-Ekonomi’de tasarım önemli bir yer tutuyor, evet işler bir şekilde ilerliyor ancak tüm dezavantajlar ve ekonomik sarsıntılar hesaba katılırsa bu işleyiş nereye kadar devam edebilir?
İşte bu soruya kendi açısından daha tutarlı ve düzenli cevap bulan tasarımcıların genel olarak ilerlediği yolun “Tasarım Girişimciliği” olduğunu ifade etmek mümkün. İngilizcedeki “design” ve “entrepreneur” kavramlarından türetilen “Designpreneur” kavramı, genel olarak yeteneklerini daha programlı ve düzenli bir biçimde işverenlere kiralayan ve ekonomik geçimini sürdürülebilir olarak bu şekilde sağlayan kişileri temsil ediyor.
Tıpkı ekonominin tanımında olduğu gibi işlerin sürdürülebilir olması açısından da bazı konuların üzerine eğilmek önemli. Zira tabloda da bahsedildiği gibi basit bir gig-çalışanı olarak çalışmayı tercih eden kişiler yasal güvencesi olmadan, belirli haklarından feragat ederek çalışmak durumunda. Bu tercih geleceğe dair endişeleri, iş hayatına dair daha fazla yıpranmayı da beraberinde getiriyor.
Öte yandan bu endişeler bir kenara bırakılsa dahi ülkedeki yasalar, iş-yaşam dengesini sağlayabilmek, müşteri bulabilmek veya müşterilerle düzenli ilişkiler kurabilmek ve hangi işin alınıp hangisinin alınmayacağını tercih edebilmek gibi başlıklarda da belirli bir yol haritası çizmek tasarım girişimciliği açısından önem arz ediyor. Bir diğer deyişle, Gig-Ekonominin beraberinde getirdiği dezavantajların etkisini daha az hissedebilmek için kişisel anlamda da bir girişimde bulunmak gerekiyor.
Bugün “Tasarım Girişimcisi” kavramı hem Dünya’da hem de Türkiye’de daha çok insanın mesleki unvanı haline gelmeye devam ediyor. Bağımsız çalışabilme özgürlüğü, kariyer yolu ve stratejisini çizebilme olanağı, iş-yaşam dengesine sağladığı gibi avantajlarıyla pek çok kişinin ilerlediği bu yolda “Ben de yer almalıyım!” diyorsanız konuyla alakalı eğitimimize erken kayıt fırsatlarıyla kaydolmayı unutmayın!