Çalışan deneyimi (Employee Experience kısaca EX), genel bir ifade ile çalışanlar ve işverenler arasında çalışma süreci boyunca oluşturdukları maddi ve manevi değerlerin toplamı demek. Bu süreç aslında işe başlangıcın daha öncesinden yani çalışanın bir aday olarak görüldüğü işe alım süreçlerinden başlatılabilir. İşe alım ya da mülakatlardan başlayıp çalışma hayatınız ve nihayetinde kurumunuzdan ayrıldığınız ana kadar ürettiğiniz, deneyimlediğiniz kısaca yaşadığınız her şey çalışan deneyimine dahil.
Çalışan deneyimi her ne kadar belli aşamalar üzerine inşa edilse de her işveren ve her çalışan için biricik bir süreçtir. Aynı işverenle aynı şartlar altında çalışanlar için bile farklı ilerleyebilen çalışan deneyimini çalışanın yaşam döngüsü şekillendirmekte.
Son zamanlarda işverenlerin, özellikle de İK birimlerinin gündeminde önemli ölçüde yer kaplayan çalışan deneyiminin dinamiklerine daha yakından bakalım.
Çalışanlar, organizasyonu misyonları doğrultusunda belirlediği hedeflere ulaştıran ana yapıdır. Olumlu bir çalışan deneyimi; daha iyi iş performansı, daha yüksek isteğe bağlı çaba ve daha iyi çalışma ortamı ve tatmine bağlı. Bu yüzden çalışanların performansı, sağlığı ve motivasyonu birinci dereceden önemli.
İşverenlerin çalışan deneyimi odaklı işletme fikrini benimsemesinde özellikle müşteri deneyimi ile çalışan deneyimi arasında kurduğu köprü oldukça etkili. İşverenler, müşteri deneyimine entegre edilmiş klasik anlayıştan uzaklaşarak müşteri deneyimi kadar çalışan deneyimine de önem veren yeni anlayışla hareket etmeye başladılar. Halkla ilişkiler birimlerinin müşteri deneyimini ölçmek ve kurum dışı iletişimi diri tutmak için kullandığı bazı metotlar gayet alışıla geldik. Halkla ilişkiler ve insan kaynakları birimleri anket, geri bildirim, görüşmeler vs. gibi metotların kurum içi iletişimi güçlendirdiğini fark ettiler. Bu metotları çalışan deneyimini ölçümlemek için birincil olarak kullanıyorlar.
Uygulamalar ve ele alış bakımından düşünüldüğünde müşteri deneyimi ve çalışan deneyiminin yönetiminde benzerlikler var. Bu benzeşmenin kaynağı değişen şirket ve çalışan kültürlerinin de etkisiyle çalışanların da büyük ölçüde mevcut ya da potansiyel müşteriler olarak görülmesi. Bu yüzden işverenler için artık müşteri memnuniyeti kadar çalışan memnuniyeti de belirleyici. Unutmayalım ki memnuniyet her zaman önemli bir pazarlama stratejisi olmuştur.
Çalışan Deneyimi Yönetimi Nasıl Olmalı?
Verimlilik odaklı hedeflere, sağlıklı çalışma ortamlarına ve çalışan deneyimine yönelen işverenlerin, alanında ilerlediğini görüyoruz. Yazımızın başında dediğimiz gibi çalışan deneyimi yönetiminde gelişmesi için çalışan yaşam döngüsünün her aşamasında çalışanlarınızdan geri bildirimler almalı, görüşlerini ve fikirlerini değerlendirmelisiniz. Çalışan deneyimi yönetimi, çalışanlarınıza uygun çalışma alanı ve uygulamalar yaratmak üzerine kurgulanır.
Bu sebeple çalışan deneyimiyle ilgilenen kuruluşlar güçlü ve saygın bir marka oluşturma yolunda çalışanlarını ve onların deneyimlerini paydaşları olarak görüyorlar. Çalışan deneyimi işin verimi ve performansına doğrudan bağlı.
Organizasyonunuzda çalışan deneyimini baz aldığınız bir hareketlilik yaratmak istiyorsanız dikkat etmeniz gereken şöyle bir kavramlar bulutu var:
İş bağlılığı, çalışan memnuniyeti, iş tatmini, çalışan performans değerlendirmesi, 360 derece değerlendirmesi, kuruluş kültürü değerlendirmesi, çalışan tazminatı ve motivasyon teknikleri değerlendirmesi, çalışan davranışları ve bilgi yeterliliklerinin değerlendirilmesi, kişisel ve mesleki gelişim planlarının üretilmesi, insan kaynakları kariyer gelişimi ve kuruluşun yetenek yönetimi….
Tüm bunları tek tek ele almanızın sebebi çalışanların ne kadar çalıştıklarını, ne kadar işbirliği yaptıklarını veya operasyonel performansa odaklanıp odaklanmadıklarını yani tüm deneyimlerini belirlemek.
Bu noktada yollarınız UX ile kesişecek demektir. UX alanında çalışanlar daha iyi bir çalışan deneyimi tasarımı oluşturmak için öncelikle çalışan bağlılığına dayalı klasik anlayıştan, çalışan deneyimine geçişi bütünsel bir yaklaşım ile ele alıyorlar. Çalışanların profesyonel yeterlilikleri, eğitim düzeyi, çalışma arkadaşları ve ortamıyla uyumu gibi koşulları göz önüne alarak uygulamalar, operasyon süreçleri, araçlar geliştiriyorlar.
Çalışan Deneyiminde Temel İlkeler ve Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi
Airbnb, Insider, Udemy gibi başarılı örnekler gösteriyor ki olumlu sonuçların alındığı bir çalışan deneyimi süreci için şu iki boyutu ele alarak tasarlamak faydalı: “Çalışan Deneyimi Temel İlkeleri” ve “Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi”.
Çalışan deneyimi temel ilkeleri çalışanların öncelikli olarak düşünüldüğü alanlar yaratmayı hedefliyor. Çalışanın odak alındığı bu ilkelerin en başında; çalışanların kendi aralarında hatta organizasyon dışı kanallarda da sürekli diyalog ve açık iletişim geliyor. Çalışanların görüşlerini ifade edebildikleri ve fikirlerini paylaşabilecekleri demokratik ve güvenli alanlar yaratmalı; şeffaf ve özgün durumların öz önünde bulundurduğu bir bakış açısına sahip olunmalı, basitleştirilmiş insan kaynakları etkileşimleri ile gerçekleştirilen çalışan deneyimlerinin ölçülebilirlik ve analizi birimleri doğru sonuca yöneltecektir. Gelişen teknolojinin de etkisiyle dijital ortam destekli araçlar ve ortak erişimli bilgi paylaşımları, yapay zeka ve analitik uygulamalardan yararlanılabilir. Örneğin birçok kurum çalışanlar arasındaki iletişimi sağlamak adına klasik haberleşme kanalı olan e-postalara ek olarak Slack, Microsoft Meet, Skype kurumsal gibi uygulamaları bünyesinde kullanmaya başladı.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi bize acil ve öncelikli ihtiyaçlardan başlayarak performans ve verimi etkileyecek tüm alanları sıralayarak dikkate almamızı söylüyor. Piramidin birinci katmanında çalışanların fizyolojik ihtiyaçları, ikinci katmanında güvenlik ihtiyacı, üçüncüde çalışanların ait olma ve sevgi ihtiyacı, dördüncüde çalışanların değer ihtiyaçları karşılanmalı, beşinci ve son katmana göre ise çalışanların kendini gerçekleştirme ihtiyacı sağlanmalıdır.
Organizasyonlara önerilen piramidin en altından başlayarak çalışanların en üst seviyeye kadar ihtiyaçlarının kadarının karşılanıp karşılanmadığı, çıktıların organizasyon tarafından işlenip işlenmediğini ölçen uygulamalar oluşturmak.
Çalışan Deneyimini Etkileyen Faktörlerde Değişiklikler
Son yıllarda çalışan deneyimine etki edecek belli başlı faktörlerde değişiklikler yaşandı.
Bir anlamda çalışanların öncelikleri değişti. Yakın bir zamana kadar çalışan-işveren ilişkisinde aidiyet bekleyen taraf yalnızca işverenlerdi. Artık çalışanlar da işverenleri ve organizasyon tarafından sahiplenilmek istiyor. Bu sahiplenme sadece ofis ya da herhangi bir çalışma ortamı, iletişim veya çalışma aracı tahsisi gibi fiziki bir sahiplenme değil de; çalışanın toplumsal yaşantıya dair tepkilere ve değişen ihtiyaçlara yönelik refleksler geliştirerek oluşturduğu sahiplenme durumu. Elbette çalışan deneyiminin öneminin artmasındaki tek sebep sahiplenme fikrine dair değişiklik değil.
İkinci değişen faktör çalışanların deneyimleme alanı ve biçimleri; kurumlar sabit ofislerine ek olarak ortak paylaşımlı ofis kullanımını yaygınlaştırmak isterken pandeminin başlamasıyla evden çalışma kültürü hayatımıza girdi. Bu kültürle sadece çalışma alanı değil araçlar ve iletişim kanalları da değişti. Online toplantılar, dijital mecralar ve araçlarla çalışma biçimimizde değişikliklerden sadece birkaçı. Bahsettiğimiz bu değişimler sadece beyaz yakalılar için geçerli gibi görünse de diğer çalışma alanlarında da değişiklikler söz konusu. Pandemi tedbirlerleri, çalışma kıyafetlerinin değişmesi, sağlık güvencesinin toplumsal boyutta önem taşıması bunlardan bazıları.
Bu yazımızda son dönemlerin İK trendleri arasında yer alan çalışan deneyiminin tanımını, önemini sizlerle paylaştık. Çalışan deneyiminin uygulanması, ölçümü, geliştirilmesi, şirket kültürüne etkisi, şirketlerde nasıl geliştirilebileceğine dair kapsamlı bilgiler edinebileceğiniz 7 hafta ve 21 saat sürecek olan yepyeni Çalışan Deneyimi Tasarımı Eğitimimizin detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.